Zaman makinesi mucidi Profesör Eser Zaman, makinenin bir
an önce test edilmesi için sabırsızlanıyor ve zaman yolculuğunu insanların
geçmişlerindeki kilit bir ana dönmeleri için kullanmayı ümit ediyordu. İlk
hedefi yaşını almış, istediği kriterlerde olan kişilerle yolculuk
yapıp,makinenin istediği gibi çalıştığına emin olmaktı. Şimdilik bu aşamaları
sadece Profesör ve Asistanının yönetimindeydi.
Yolculuklar en az iki kişiyle yapılabiliyordu. Tabi
öngörülen buydu ama sürecin doğru işleyip işlemediği yapılan deneyler sonucunda
belli olacaktı.
Profesör elemeler konusunda hassas davrandığından,
çevresindekilerle yaptığı görüşmelerde de ince eleyip sık dokumuştu. Ek olarak
yerel bir ilan vermek aklına geldi ve verdiği ilanda aradığı iki kriteri
sıraladı.
Ø Evrende kimseye küs olmayan / beddua etmeyen
Ø Güzel bakmayı bilen ve isteyen
Profesör Eser Zaman adayların başvuru mektuplarını
incelerken, asistanı Sakin Sorgulayan dayanamayıp sordu:
-Kusura bakmayın hocam ama ‘ evrende kimseye küs
olmayan ve beddua etmeyen ’ kriterinin zaman makinesinde yolculuk yapmakla
alakası nedir anlayamadım, dedi.
-Bunda anlaşılmayacak ne var oğlum? dedi Profesör
ve devam etti ;
-Ben hak/hukuk bilen ve hak yemekten korkan insanım.
Bunlar sürprize açık deneyler oluyor. Olmaz ya hani, eğer bir hatamız, bir
yanlışımız olursa, tutup bize beddua etmesin. Haklı olur bedduasında ve hem ona
hem bize dokunur zararı sonra,işlerimiz sarpa sarar Sakin, dedi. Asistanı
Sakin, Profesörün dediklerine gülümsedi sadece.
Ertesi gün Profesör ilana başvuran adaylarla yaptığı
görüşmeler sonucunda bir karara vardı ve 83 yaşındaki Prof. Dr. Devran Döner
Dedeyi zamanın ilk yolcusu olarak seçti. Dede, çevresinde başarılarıyla
bahsedilen, saygı duyulan bir beyin cerrahıydı.
Dedenin seçilmesinde en büyük etken de, kendisine
yüklenen sıfatlardan nasıl rahatsız olduğundan bahsetmesiydi. Hatta bir
sohbetlerinde yine bu çok sayıda başarılı operasyona imza atmış, onlarca kitabı
olan, başarılı doktor diye bahsedilmesinden konu açılınca tutamadı
kendini.
-Keşkeleri hiç sevmem, lakin şu hayatta tek keşkem o
sıfatları kazanmak için harcadığım zaman. Keşke diyorum evet ilk kez keşke,
keşke daha erken fark etseydim dünyanın dönüş hızını, dünyanın o kadar emeği
hak etmediğini. Asıl kazanmam gerekenin bu dünyada olamayacağını anlayamadım,
en azından o sıfatlarda yüreğimle ilgili bir şeyler yer alsaydı keşke,
dedi ve cümlesini tamamlayıp dalgın dalgın uzaklara baktı yine. Canı
sıkıldığında ve geçmişe dönmek istediğinde hep o gözler dalgın dalgın bakıyordu
gökyüzüne.
Profesör Eser Zaman ve Asistanı Sakin Sorgulayan, Devran
Döner ile yaklaşık bir hafta birlikte vakit geçirdiler. Hem onlar dedeye
işleyişi, makinenin çalışmasını ve ne yapmak istediklerini anlattılar, hem de
dededen geçmişini dinlediler. Onun için yolculuk yapacağı en iyi tarihi seçmek
için uğraşıyordu Profesör ve Asistanı. Yaptıkları münazaralardan sonra Devran
Döner için Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 5. Sınıftayken fakültede büyük bir
kalabalığa, ‘’ dünya ve başarı ‘’ adlı sunum yaptığı günün en uygun zaman
olduğuna karar verdiler.
Son görüşmelerinin ardından 3 gün geçmiş ve yolculuk
zamanı gelip çatmıştı.
Aylardan Ekim ve ayın 13' üydü.
Profesör, Asistanı Sakin ve Devran Dede sabah erkenden
Tarihi Sarıyer Börekçisi ’ nde buluştular.
4 katlı börekçinin giriş katından sonra ilk katı caddeye
,diğer katları ise denize bakıyor ve martılar da camın kenarına konup boynunu
hafif sağa eğerek insanları izliyorlardı.
Devran Dedenin çocukluğu burada geçmişti ve lise
yıllarında yakın iki arkadaşıyla birlikte okuldan kaçıp sıkça buraya gelirdi.
En üst kata çıktılar. Dede gülümsedi ve gökyüzüne bakarak;
-Denizin en güzel görüldüğü, martı sesinin en iyi
duyulduğu yerdir burası, dedi.
Garsona girişte verdikleri siparişleri olan kıymalı
üzümlü börekleri ve yanında cam bardakta çayları gelmişti çok
beklemeden. Üçü de denize bakıp, martı sesini adeta içine hapsetti. Şekersiz
içtikleri çaylarından, gözleri kapalı birkaç yudum aldılar. Dede,
bir süre daha gözleri kapalı bekledi. Bu çocukluğunda keşfettiği mutlu anı
gözlerini kapatarak yüreğine hapsetme oyunuydu. Başka bir zamanda aynı anı
anımsamak kolaylaşıyordu belki de böyle yapınca. Sakin yine çok sakin ve
sessizdi. Sohbetlerini dinliyor ve gülümsüyordu. Yolculuğa katılacak
olmamasının da hüznü vardı üzerinde. Profesör sistemi iyi bilen Sakin’ e,
dışarıdan kontrol için kalmasının ilk aşamada daha uygun olacağından bahsetmiş,
Asistanı Sakin de buna hak vermişti.
Çayları bitince ofise doğru hareket ettiler...
Yasemin Semerci
Vitrin Hayatı Paylaş /Almanya / Ağustos 2016