...
Zaman makinesi Sarıyer’den
Rumeli Kavağı’na giderken Telli Baba türbesinin yanında, tek katlı ofisteydi ve
ofisin manzarası bakmakla doyulamayacak cinstendi. 3 nolu kapıyı açıp
hemen içeri girdiler.
Önce manzarayı biraz izlediler. Profesör ve Dede yine uzaklara dalınca, Sakin, sakince seslendi ,
Önce manzarayı biraz izlediler. Profesör ve Dede yine uzaklara dalınca, Sakin, sakince seslendi ,
-Haydi başlayalım mı artık gençler?
Ardından deney için Dede ve Profesör zaman makinesinin içerisine girdi.
Mekanizmanın metal kapıları
kapandı. Dede ve Profesör de kollarına zaman makinesiyle bağlantı kurabilen
saatlerini taktılar. Saatlerinin üzerindeki ilk tuşa aynı anda bastılar. Ve
birden dedenin 5. Sınıfta Sonbahar zamanı okulun bahçesindeki görüntüsü
metal kapının iç taraftaki aynalarına yansıdı. Yirmili yaşlarda, esmer, uzun
boylu, siyah gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Gerçi şimdiki halinden tek farkı
yüzündeki çizgiler ve biraz daha yavaş yürümesiydi belki de, kalbindeki
değişimi saymazsak.
Son onay tuşuna dışarıda bulunan asistan Sakin Sorgulayan’ ın basmasıyla birlikte Dede artık yerinde değil, ekranda yansıyan yirmili yaşındaki öğrenci Devran Döner’in ta kendisiydi ve yanında küçük kardeşi gibi duran Eser Zaman vardı. Genç Eser , genç ve henüz ünvanları olmayan Devran’a dönerek,
Son onay tuşuna dışarıda bulunan asistan Sakin Sorgulayan’ ın basmasıyla birlikte Dede artık yerinde değil, ekranda yansıyan yirmili yaşındaki öğrenci Devran Döner’in ta kendisiydi ve yanında küçük kardeşi gibi duran Eser Zaman vardı. Genç Eser , genç ve henüz ünvanları olmayan Devran’a dönerek,
-Güzel bahçeymiş, dedi.
-Sen bir de okul kantininin manzarasını görmelisin, diye yanıtladı Devran.
Hastane kantininin olduğu bahçeden çıkıp biraz yürüdükten sonra sağa döndüler.
Yokuş aşağı inerken, Nöroloji
ve Çocuk Kliniklerini geçerek, merdivenlerden aşağı indiler. Genel Cerrahiyi de
geçip, merkez binanın altıncı katında okul kantinine çıktıklarında karşılarında
bilardo masalarının etrafında genç öğrenciler duruyordu. Boydan boya olan
camlardan ise harika bir deniz manzarası görülmekteydi.
Devran bilardo oynayan arkadaşının yanına giderek, selam verdi. Arkadaşı da gülümsedi.
Devran bilardo oynayan arkadaşının yanına giderek, selam verdi. Arkadaşı da gülümsedi.
- Nerdesin oğlum sen, bütün gün ortalarda görünmedin merak ettim, dedi Devran’a.
-Geldim işte, Asıl Muhatap’ı gördün mü ? Konuşmam gerekiyor, dedi.
- Ne yapacaksın Asıl’ ı ? Sen daha dün o kızla kavga etmedin mi ? Bilmiyor musun o kız bu dünyaya ait değil. Sana söylüyorum bak, okul bitince sınavı bile kazanamaz o kız. Doktor bile olamaz.
- Öyle olmadı. Aksine kazandı ama buna rağmen, bu fakülte yerine , sevdiği başka bir işi yapmayı seçti ve hep ‘’ iyi insan, güzel insan ‘’ diye bahsedildi ondan.
-Ne saçmalıyorsun sen ?
Yanında duran Eser, Devran’ ın koluna dokunduğunda kendine geldi ve toparladı.
-Yani, mesela olamaz mı diyorum, her şey olabilir. Belki de bizden başarılı olacak, belki başka bir yol çizecek kendine. Neyse, ben gitmeliyim, diyerek Oditoryuma doğru ilerledi Devran yanında Eser’le birlikte.
Kapıda telaşlı şekilde hocası
Prof. Dr.Bilgi Bekleyen karşıladı Devran’ı.
-Nerde kaldın oğlum? Provaya da gelmedin .Neyse hazırlığın tamam değil mi ?
-Evet hocam su gibi.’ dedi Devran. Hocası gülümseyerek sırtını sıvazladı. Devran okulun en çalışkanı olduğu için, huysuzlukları olsa da hocası tarafından hep takdir görmüştü.
-Haydi salon doluyor, birazdan sahneye çağırılacaksın, dedi.
Ve sırası gelince, Devran sahneye çıktı, herkesi selamlayıp konuşmasına başladı…
.......
Yasemin Semerci
Vitrin Hayatı Paylaş/ Eylül 2016 / Almanya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder