28 Kasım 2015 Cumartesi

Can Kırıkları

İnsan yaralarını kendisi kanattıkça, sarmayı da öğreniyor.
Bazen bazı kaburga kırıklarında da olduğu gibi sarıp sarmalamadan sadece iyileşmesini bekliyor.
Tabi ki zaman ilaç oluyor bu durumda.
Bazen kısa bir zaman bazen de yıllar sonra sessizce kapanıyor yaraların, ufak bir parçası kalsa da.

İlginçtir ki kalbinden alacağın yaraları ne yaparsan yap hesaplayamıyorsun. 

Mezun olduğun okullar, aldığın sertifikalar,  psikolojin üzerine edindiğin bilgiler ya da okuduğun kitaplar, dinlediğin nasihatler  fayda etmiyor.
Göz göre göre ateşe atıyorsun kendini. 
Kalbindeki ateşe sarıldıkça yanıyorsun, yandıkça içindeki yeri büyüyor fark edemiyorsun. Fark ediyorsun da, içine işliyor kaybetme korkusu susuyorsun. Hem kendini hem de O'nu kaybetmemek için.

Kalbinden yara almak icin elinden geleni yapıyorsun yine de. 

Engel tanımıyor , korkularını yerle bir ediyor, bir an seni dünyanın en mutlu insanı bir an da bu dünyaya ait olmadığını hissettiriyor bu belki de.
İçine işliyor söyledikleri, hayata bakışı.
Başını omzuna yasladığında, dünyada olup olabileceğin en huzurlu yerde hissediyorsun kendini.
Bakıyorsun O'na, gülümsüyorsun. 

Orda işte; seni, hayatını, cümlelerini, dinlediğin müziği, alışkanlıklarını, dünyaya bakışını değiştirecek insan.
Nedense çok konuşmuyor kendisi, sadece seni konuşturuyor.

Bildiği şeyleri bir de sen söyle istiyor. Ama senin de bildiğin ve bir de Ondan duymak istediklerini söylemiyor.

Sana söylettikleri de anlam kazanıyor. Farkediyorsun ki sen hiç konuşmadan anlaşılmayı beklemişsin,  kolaya kaçarak, gururunu bahane ederek.
Oysa bu sadece etrafına ödevler vermek gibi bir şey; "anlaşılmayı beklemek." Ve aynı zamanda hüsranın ikiz kardeşi.

Değiştiriyor seni.
Diyorsun ki, nasıl da bu kadar şeyin farkında ve ben nasıl farketmiyorum?
Nasıl da gülümserken gizledigim kimsenin farkedemediği hüznü görüyor?
Görüyorsun, söylemediklerini / söyleyemediklerini söyletiyor sana.
Her konuştuğunda kendini de çözüyorsun.  Bir puzzle gibi parçalarını tamamlıyorsun. Hiç bir şeyin tesadüf olmadığını biliyorsun, bu da bir tesadüf değil.

Zırhını çıkarıyorsun üzerinden, anlaşılmayı beklemek yerine sen anlatıyorsun artık çoğu kez. Korkmadan, çekinmeden...


Kalbindekilerin adı olmuyor. Kıymetli oluyorlar ordakiler.
Büyüdükçe, kırıkların kaynadıkça, yaralarını sardıkça daha sıkı sarılmayı öğreniyorsun böylece.


Gülümsüyorsun her şeye ve herkese rağmen ve sesini açıyorsun kulağındaki müziğin;
Şebnem Ferah söylüyor " Can Kırıkları " 


Yasemin Semerci

Vitrin Hayatı Paylaş Dergisi
Almanya / Kasım 2015
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder